

Neredeyse her çocuk, normal gelişim sürecinin bir parçası olarak korkular ve endişeler yaşamaktadır.
Yaygın olarak görülen ve genellikle yaş ilerledikçe terk edilen korkular; karanlıktan, hayali
yaratıklardan ve ebeveynlerinden ayrılmaktan korkmaktır. Klinik tabloda bir kaygı görülebilmesi için
çocukların işlevselliklerinin bozulması gerekmektedir. Gerçekçi olmayan çocukluk korkularının çoğu
zamanla yok olsa da en kaygılı yetişkinlerin kaygılarının kökenlerini çocukluklarına dayandırdıkları
bilinir. Ayrılık kaygısı bozukluğunun üzerinde duracak olursak hepimizin bildiği üzere ebeveynlerden
ayrılmayla başlar. Bu bozuklukta çocuk ebeveynlerinden uzaktayken ebeveynlerinin veya kendisinin
zarar göreceğine inanmaktadır ve ebeveynlerinin peşinden ayrılmamaktadır. Genelde ilk kez okula
başlayan çocuklarda görülür. Çocuklarda ve ergenlerde görülen bir diğer kaygı bozukluğu sosyal kaygı
bozukluğudur. Çoğu sınıfta sessiz ve utangaç en az bir öğrenci bulunmaktadır. Genellikle bu çocuklar
genç ya da yaşlı bütün yabancıları göz ardı ederek yalnızca aile bireyleriyle veya tanıdık akranlarıyla
oynarlar. Çocuklarda kaygı bozuklukları çoğu zaman olgunlaşmayla ortadan kalkmaktadır ancak
şiddetli olduğu durumlarda bilişsel davranışçı tedavisi ve oyun terapileri işe yaramaktadır.